Kaygı Bozukluğu Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Kaygı bozukluğu, anksiyete bozukluğu olarak da bilinir. Bir insanın hiç endişelenmeden, kaygı duymadan yaşaması mümkün değildir. Ancak bu durumun normal yaşamınızı etkileyecek düzeye geliyorsa, profesyonel bir yardım alınması ve sorunun üstesinden gelinmesi gerekir.
Kaygı Bozukluğu Nedir?
Anksiyete bozukluğu, arada sırada olaylar karşısında endişelenmek değildir. Anksiyete bozukluğu olan kişiler arada sırada endişelenen kişiler değildir. Onlar sürekli korku ve endişe içinde yaşayan kişilerdir. Bu korku ve endişe o kadar yoğundur ki kişinin günlük yaşantısını olumsuz yönde etkiler.
Bütün kaygı bozuklukları anksiyete kategorisinde incelenmemektedir. Amerikan Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü (NIMH) kaygı bozukluklarını 3 ana sınıfa ayırır. Bunlar;
- Genel anksiyete bozukluğu,
- Panik bozukluğu,
- Fobi bozukluğu
Şimdi anksiyete belirtileri üzerine yapılan bazı bilimsel görüşleri inceleyelim.
Aşırı Kaygı Hayatınızı Zorlaştırır
Belli bir miktarda endişe duyulması, kişinin olaylar karşısında tedbir almasını sağlar ve bu durum belki de kişi açısından faydalı da olur. Belirli bir düzeye kadar olan endişe, yaşamsal görevlerin tamamlanması ve hayatın düzeninin korunması açısından kişiye faydalı olabilir. Fakat anksiyete bozukluğunda kişinin duyduğu endişe bunlardan çok daha fazladır.
Berkeley Kaliforniya Üniversitesi Kliniği Psikoloji Profesörü Yardımcısı Aaron Fischer bu durumu şöyle açıklıyor: ‘’Söz gelimi bir sınava hazırlanırken, bir miktar endişe duyuyorsunuz ve biraz daha fazla çalışıyorsunuz. Bu iyi bir durumdur.
Ancak sınavınız nedeniyle duyduğunuz endişe o kadar fazla ki, çalışmanız mümkün değil ve olduğunuz yerde donup kalıyorsunuz. İşte bu durum normal değildir ve ortada bir sorun olduğunu gösterir.’’ Duyduğunuz endişenin size yardım edip etmediğini kontrol etmelisiniz. Kaygınız size çok zarara veriyor ise bu durumda bir uzmana danışılmasında fayda vardır.
Kaygı Bozukluğu Kimlerde Görülür?
Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi Müdürü Danielle Keenan-Millerin görüşüne göre, anksiyete bozuklukları her yaşta ortaya çıkabilir. Bu nedenle, pek çok araştırmacı hastaların genç yaşta dahi yaşam boyunca anksiyete geliştirip geliştiremeyecekleri konusunda bir tahminde bulunabilir. Aslında anksiyete çok genç yaşlarda başlar. Küçük çocuklarda ve ergenlerde kendini belli edebilir. Anksiyete bozukluğu olan insanların ortak özelliği, mevcut durumu olduğundan biraz daha kötü tanımlamalarıdır.
Normal insanlar, anksiyeteye yatkınlığı olan insanlara göre yaşamlarında karşılaştıkları stres ile daha iyi başa çıkarlar. Anksiyete sorunu olan kişiler yeni bir işe girmek, ebeveyn olmaya adım atmak, boşanmak ya da taşınmak gibi bazı yaşam değişikliklerinde bile anormal boyutlarda endişe yaşarlar.
Yaşanan Travma Kaygı Bozukluğuna Yol Açar Mı?
Bu konu psikologlar arasında tartışmalı bir konudur. Bazı psikologlar, travma sonrası yaşanan stres bozukluğunu bir anksiyete bozukluğu olarak görmemektedir. Ancak özellikle travma sonra yaşananlar, kişinin anksiyete seviyesi hakkında önemli bilgiler verebilir.
Keenan-Millere göre travma sonrası, stres bozukluğu seviyesinde olmasa da insanlar yeni endişeler oluşturabiliyor. Söz gelimi bazı insanlar trafik kazası geçirdikten sonra, tekrar araba sürmek konusunda ciddi endişe yaşayabilirler.
Panik Atak Kaygı Bozukluğu İle Aynı Şey Mi?
Fisher panik atakların anksiyete bozukluğu belirtisi göstermeyeceğini vurguluyor. Çünkü panik ataklar, aşırı korkuya verilen son derece normal, yıllar içinde geliştirdiğimiz yanıttır diyor.
Panik atak, toplumda anksiyete bozukluğundan daha yaygın bir problem olarak görünüyor. Panik atak savaş ya da kaç tepkisinin tam uygulamasıdır. Bu durum evrimsel olarak bir adaptasyon durumdur. Panik atak belirtileri anksiyeteden farklıdır. Bu belirtiler;
Kalp atışlarında hızlanma
Aşırı korku
Kişinin panik atak belirtilerini, ortada anlaşılabilir bir neden olmaksızın yaşaması, panik atağın pik yapmaya başladığı dönemdir. Bu sebeple panik atak için en iyi tedavi, panik atak yaratabilecek durumlara maruz kalmamaya çalışmaktır.
Kaygı Bozukluğu Olanlar Hayatını Korkular Etrafında Kurar
Kaygı bozukluğu olan kişiler, bazen kendilerinde endişeye neden olan olaylarla yüzleşmekten kaçtıkları için, korkularıyla baş edebilirler. Bazı bireyler belki endişelerinden dolayı evden çıkmıyor ve bu yüzden bir sıkıntı yaşamıyor olabilir.
Anksiyete Sizi Bazı Sosyal Aktivitelerden Uzak Tutabilir
Bir kalabalığın önünde gergin olmak herkes için normal bir durumdur. Bir kalabalık önünde konuşma yapması gereken birçok kişi gerilebilir. Sunum yapmadan ya da konuşmadan önce sahne korkusu işin içine girer. Fakat olay, sunum yapmak değil de diğer insanlarla aynı ortamı paylaşmanın zorluğu ise, bu durum bir sosyal kaygı belirtisi olmaya başlıyor demektir. Başka insanların yanında kalp artışların hızlanması, midenin bulanmaya başlaması oluyorsa, bu biraz daha öneme verilmesi, hatta ihmal edilmemesi gereken bir durumdur.
Kaygının Yanında Fiziksel Belirtiler De Yaşanabilir
Pek çok kaygı bozukluğu, özellikle de genel anksiyete bozukluğu bulunan kişiler baş ağrısı, karın ağrısı ya da sırt ağrısı gibi fiziksel belirtilerin nedenini merak ederek doktora giderler. UCLA Klinik Psikoloji Profesörü Carrie Bearden, insanların böyle durumlara kafasının karıştığını ve doktora gittiğini söylüyor. Bearden, bu fiziksel belirtilerin yanında sürekli bir endişe halinin olmasının anksiyete bozukluğu olduğunu, fiziksel belirtilerin buna eşlik ettiğini söylemekte.
Bozuk bir postür, kötü bir duruş şekli anksiyetenin fiziksel belirtisi olabilir. Ancak bunların anksiyeteye bağlı olup olmadığını anlamak için doktorlar hastayı değerlendirir.
Kaygı Uyku Bozukluğu Yapabilir
Pek çoğumuz yaşamımızdaki bazı endişeler nedeniyle uykusuz yaşarız. Ancak bu durum sürekli bir hale gelirse, problem var demektir. Keenan Miller ‘’İlk maratondan önce uyuyamadıysanız bu iyi bir şeydir. Ancak günlerce haftalarca uyumadınızsa sebebiniz normal olsa bile yani çok ciddi endişelere sebep olabilecek bir problem yaşıyor dahi olsanız bunun uzun süre devam etmemesi için yardım almalısınız’’ diyor.
Aşırı Endişe Önemli Sıkıntılara Neden Olur
Anksiyetenin tıbbi bir problem haline gelip gelmediğine dair en önemli belirleyici parametre, kişide ciddi bir sıkıntı yaratıp taratmadığıdır. Dr. Fisher böyle durumlarda insanların gerçekten stresli olup olmadıklarını ya da stresin yaşamlarında fark edilebilir engeller oluşturup oluşturmadığını kontrol ettiğini söylüyor.
Söz gelimi kişi, endişesinden dolayı derslerine girmiyor mu? İşe devam edemiyor mu? Aslında gitmek istediği bir sosyal etkinlikten uzak mı duruyor? Gerçekten izlemek istediği filmi izleyemiyor mu? Eğer bu sorulara verilen cevap evet ise, kişinin profesyonel bir yardım alması, kesin tanı ve tedavi için mutlaka doktora başvurması gerekir.
@volkank.
aslında başarılı biriyim. çok iyi basket oynardım mesela. hocam benden çok ümitliydi ve hep bana destek olurdu. antrenmanlarda hiç bir problem yaşamaz ve adeta şov yapardım. ama gerçek maçlarda inanılmaz bir korku sarardı beni. sanki yapamayacakmışım beceremeyecekmişim gibi hisler yaşardım. midem bulanır ve kusacak gibi olurdum. hocanın beni maçtan çıkarması için gözünün içine bakardım adeta. nitekim de çıkarmak zorunda kalırdı. Maçtan çıkınca da hiç bir şeyim kalmazdı. Bu yüzden basketbol kariyerim gitti resmen. keşke bir doktora gitseydim.